İsmet İnönü’nün torunu, (kızının oğlu) ihtiyacı mı var, yanına yeni evlendiği eşini de alarak GAP bölgesinde “ahırdan bozma bir evde” 3 yıl yaşadı. Bu paşa torunu, o mayınlı toprakların bitişiğinde ne yaptı? TAT Konserve Cengiz Solakoğlu’nun yönetimindeyken, Güçlü Toker’i ABD’ye “Amerikan tarımsal zenginliğinin lokomotif modeli Kaliforniya çiftçiliğini” incelemeye gönderdi. ABD çiftçileri, üniversiteleri, siyasetçileri, ziraat mühendisleri, şirketleri, kovboyları, tarım işçileri, ırgatları neler yapmışlarsa öğrenip aynısını bölgenin yoksul insanları için Türkiye’deki GAP bölgesine taşıma kararı alındı.
Her şey kâr değil.
Sorumluluk öne geçti.
TAT’ın üstlendiği bu sosyal sorumluluk böyle başladı. İsmet İnönü’nün torunu Güçlü Toker’in şirkete genel müdür olmasıyla ve GAP’ta kiralanan 16 bin hektarlık arazide üretim düğmesine basıldı. Köylüyü eğitimden geçirmeyle, anlaşmalı çiftçilik yapmayla, toprak tuzlanmasın diye damla sulama üzerinde titizlenmeyle, sanayi tipi ziraata yoğunlaşmayla, salçalık domates üretiminde dünya lideri olan ABD, İtalya, Çin ile rekabet edebilir maliyetle üretim gerçekleşti.
Sonucu söylüyorum.
Açık alanda domates üretiminde Türkiye ortalaması dönüme 7 ton iken bu mayınlı arazilerin hemen bitişiğinde dönüme 11 tona çıkıldı ve sanayi domatesi üretiminde dünya lideri ABD, İtalya ve Çin’den daha ucuza mal edildi.
Tekrar yazıyorum.
Atlamayın.
Buğdayda ise Türkiye ortalaması dönümde 250 kilo olmasına rağmen yine bu mayınlı toprakların bitişiğinde dönüme 650 kilo verim yakalandı.
Tekrarlıyorum.
Lütfen dikkatinizi verin.
Domateste ve buğdayda İnönü’nün torunu Güçlü Toker’in genel müdürlük yaptığı TAT Konserve; Çukurova çiftçileri, Ege çiftçileri, Akdeniz, Marmara çiftçileri gibi modern üretim yapmaya henüz geçememiş “bütün çiftçilik birikimleri zalim feodal ağa toprağında ırgatlık ve yarıcılıktan öteye gitmeyen köylüleri” kısa zamanda eğitip, öğretip, örgütleyip bu kadar yüksek verime ulaştırabiliyorsa bundan “ibret dersi çıkartması” gereken bu ülkenin Başbakanı, Tarım Bakanı, bu ülkenin iktidarının Meclis’teki milletvekilleri; mayınlı arazileri yabancı şirketlere “Temizle mayını, 44 yıl kullan toprağı” yasası çıkartmaya kalkarsa ben şüphelenirim.
Ne avanta dönüyor?
Kimin için dönüyor?
Diye sorarım.
Çok net olarak ortaya çıktı ki, Türk ordusu bu mayınları temizleyebilir. Türk ordusu temizlemezse bile bu ülkede kurulmuş taşeron şirketler ya da ordudan emekli olmuş 50 albayın yönetiminde yeni kurulacak firmalar, en fazla 100 milyon dolara temizler. Başbakan’a 61 milyon dolara üçüncü uçağı alabilen Türkiye’nin imkânları da İsmet İnönü’nün torunu gibi ziraat fakültesi eğitiminden geçmiş 50 genci ABD’ye bir yıllığına gönderir ve “Kaliforniya modelini” inceleyip Türkiye’nin en yoksul bölgesi olan bu mayınlı topraklara getirme sosyal sorumluluğuna girişilebilir. Toprakları bölmemek, üretimsiz bırakmamak, yabancıya ya da yerliye satmamak koşuluyla mayından temizlenmiş araziler bölgenin yoksullarına; “anlaşmalı çiftçilik” sistemleri kurularak dağıtılabilir.
Bölgeye örnek olur.
GAP’a çalışkanlık gelir.
Güçlü Toker’in 15 Haziran 2007 tarihli basın toplantısında söylediğine göre; bu modelle GAP bölgesi tarımsal üretiminden Türkiye’ye 70 milyar dolar ihracat geliri akabilir.
Ne PKK kalır.
Ne taş atan çocuk.
Bu iktidar, onun basındaki yandaşları rahmeti İsmet İnönü’ye seçkinci, Kemalist, jakoben, laik diye dudak büküyorlar fakat dudak büktükleri paşanın torununun yaptığı halkçılığı, gösterdiği halktan yanalığı ve giriştiği sosyal sorumluluğu yüklenmeye yanaşmıyor, “Ver toprağı yabancıya temizlesin mayını...” yasası çıkartma aymazlığına sarılıyorlar.
Bu utanç onlara yeter.
Ben ise şüphelenirim.
Ne avanta dönüyor?
Kimin için dönüyor?