Translate

23 Şubat 2021 Salı

BİR PARTİNİN CUMHURBAŞKANINA CUMHURBAŞKANI DENMEZ...



Ben ettiği yemini tutmayan insanları sevmem…

Söz sözdür…

Erkek adam, ya da kadın kişi…

Hiç fark etmez…

*

Ben hoşgörüsü olmayan insanları sevmem…

Hoşgörü barışın penceresidir..

Kapı kilitliyse, girip çıkarsın…

Hoşgörün yoksa, barış marış işlemez…

*

Ben kin tutan insanı sevmem…

Kin, insanın içinde uyuyan canavardır…

Asla ölmez, yerli yersiz uyanır…

Kin varsa, ne zaman canavara yem olursun bilinmez…

*

Ben laik olmayan insanları sevmem…

Laiklik; inanç gibi yüce ve tertemiz bir duygunun siyasette kullanılmasını, kötü emellere alet edilmesini, çıkarlara maske yapılmasını önleyen sistemin adıdır…

Din değildir…

Ama en çok bilinçli, samimi Müslümanların sarılması gerekir…

Çünkü din siyasetçinin elinde bir çıkar tezgahına dönmüşse, önce imam gibi din adamlarının laikliği savunması beklenir…

Din kir götürmez…

*

Ben çağdaş yaşamı sevmeyenleri sevmem…

Gidip dünyanın her yerinde yaşamayı öğrenmeli inci tanesi gibi çocuklarımız…

Kız, erkek fark etmez…

Bir İngiliz, bir Fransız, bir İtalyan, bir Rus, bir Amerikalı kadar modern… Özgür ve bilinçli, başı dimdik… Hurafelerden ve bağnazlıktan uzak.. Orta Çağ yaşamından kurtulmuş… Çağdaş dünyanın alnı açık birer bireyi olarak…

Çağdaşlıktan zarar gelmez…

*

Ben hukuksuz insanları sevmem…

14 yaşında, polisi görünce altını ıslatan çocuk dahi mahkemeye çıkarılıp hesap sorulurken… Büyük siyasi yolsuzluk ve vurgunların örtbas edilmesini kimse içine sindiremez…

Ve hukuk sadece ağzını açanı yakalıyorsa…

İstemez…

*

Ben Atatürk’ü sevmeyenleri de sevmem…

O bir insan değildir bizler için… Bir ilkedir, bir idealdir, bir rejimdir, bir ülkedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir…

Biz hepsine birden “Atatürk” deriz…

Bu yüzden dilimizden düşmez…

*

Ee ne kaldı geriye…

Lafı kıvırmadan söyleyeyim; Türkiye paramparça oldu… Meclis’ten sokaklara kadar, her yerde çatışma var… Sen de bir “partinin cumhurbaşkanı” olmayı seçtiğine göre…

Böylesine “Cumhurbaşkanı” denmez…

19 Şubat 2021 Cuma

İSTİRİDYE MANTARI




 İstiridye mantarı Deneme kiti için gerekli şartların hazırlanması

 

  • 24 Saat karanlık ve nemli olacak bir yere koymanız gerekmektedir. Banyo, mutfak ve rutubetli olduğu için bodrum kompostunuz için ideal bir ortam olacaktır.

 

 

  • Odanın nem oranı %70 ile %75 düzeyinde olmalıdır. Odanın nem oranını artırmak için bu bir miktar kaynamış suyu gerekmektedir.

 

 

  • Sıcaklık 20 ile 22 derece arasında olmalıdır. Evinizin sıcaklığı ortalama bu değerlerdedir. Balkonda ya da açık havada olmaması gerekmektedir.

Dip not : Kompostları kuluçkaya alacağınız yer temiz olmalıdır.

Sarım evresinde odayı havalandırmanıza gerek yoktur, sonraki 15 günden sonra günde 2 saat havalandırabilirsiniz.

Sonuç: 15 günün sonrasında kompostunuzun dış kısmı tamamen yogurt dökülmüş gibi beyazlar

Beyazlamış kompost için gerekli ortamın hazırlanması ( 15.nci günün sonrasında yapılacaklar )

1-Kompostunuzu 16 saat karanlık 8 saat ışık alacak şekilde ayarlayın. Bunun için ideal yer banyo yada boş oda olabilir. Işık dengesini ayarlamak için gece yatmadan evel banyonun ışığını açarak sabaha kadar kompostun ışık almasını sağlayabilirsiniz. Sabah ışığı kapatmanız gerekecektir. Gün içinde 5 dk lık ışık almasında problem yoktur.

2-Odanın nem oranı %80 ile %85 arasında olmalıdır. Bunun için havaya kaynamış suyu fısfısla püskürterek yapabilirsiniz.

Sonuç: Yaklaşık 15.nci günün sonunda mantarlarınız poşeti yırtarak sağdan soldan çıkmaya başlarlar. Yaklaşık olarak 5 kg mantar elde edersiniz.

Bu şartları yerine getirdiğinizde başarılı olacaksınız. Istiridye mantarı yetiştirmek kültür mantarı yetiştirmekten kolaydır.

Başarılar bol hasatlar

Alıntıdır. 

BİBERİYE: BEYİN SÜPÜRGESİ

 


1. Eşim evliliğimizden önce başlayan migren ağrılarından şikâyetçi idi ve cebinde bir sürü ağrı kesici ilaçla dolaşır, kriz anlarında da "başımı kesin de bu ağrıdan kurtulayım" derdi. Hacettepe Tip Fakültesi’nde 1980 başlarında MR çekilip migren teşhisi konuldu ama olumlu bir sonuç alamadık. 1983 yılında iş yerim Ankara Üniversitesi’nden Gazi Üniversitesi’ ne geçince burada da MR çekilip migren teşhisi konulunca migren tedavisi başladı. Verilen çeşitli haplar etkili olmayınca depresyon tedavisine başlayacağız dediler ve giderek değiştirilen ilaçlar sonucu eşim neredeyse 24 saat uyumaya başladı ilaçların etkisi ile. Bu aşamada ben tedavi ve ilaçları kestirdim. Bitkisel ilaç aramaya başladım ve tanıdığım bir zamanlar Orman Bakanlığı'nda Tıbbi Bitkiler Araştırma Projesi'nde çalışmış emekli tanıdığım biberiye çayını tavsiye etti. Günde 5–6 fincan biberiye çayı tedavisine başladık ve 20–25 gün sonra migren, baş ağrıları sorunları bir daha gelmemek üzere sona erdi.


2. Ortopedist kardeşime ameliyat olan sanatçı Selçuk Ural kardeşime migreni olduğunu söylüyor ve kardeşim biberiye çayını tavsiye ediyor. Selçuk Ural birkaç yıl önce ATV televizyonundaki bir programda migreninin ortopedist doktorunun botanikçi ağabeyinin tavsiyesi ile geçtiğini söylüyor ve teşekkür ediyor.


3. Kayınbiraderimin eşi Elmadağ’da kızakla kayarken düşüp kızak freni demirinin ayak bileği ile diz arası orta bölgede V harfi şeklinde ve büyükçe bir bölgede etini kemiğe kadar kaldırdı. Buraya dikiş atıldı ancak kalkan kısmın büyüklüğünden 1 ay V harfi iç kısmındaki deri canlanmadı ve doktorlar bu bölgeye deri nakli yapmamız gerekir dediler. Kayınbiraderimin bulduğu estetik ameliyatı yapacak doktor Amerika’dan yeni bir ilaç geldi önce birkaç gün bunu sürüp deneyelim, sonuç alamazsak ameliyatı yaparız dedi. Sürülen yağ deriyi 3–4 gün sonra canlandırmaya başladı. Bu yağın üzerine baktığımda "Rosmarinus" kelimesini görünce biberiye bitkisine olan ilgim çok daha arttı. Kendi kütüphanem ve internetten yaptığım araştırmada biberiye bitkisinin iyi geldiği hastalık ve sorunlar 100’u çok aşınca araştırmayı kestim bu kadar yeter diye.


4. Biberiye yağını yazlık evimize götürdük. Ağabeyimin torunları düşüp veya koşarken başlarını veya eller ve ayaklarını bir yerlere çarptığın da evde başlayan telaşa hiç gerek olmadığını söyleyip bu yağı sürüyordum ve şişmesi, morarması veya ağrıması gereken bölgelerde bunların hiç biri gerçekleşmiyordu.


5. Eşimin işyerinde arkadaşının babasının ayaklarında diz altı bölgesinin dolaşım bozukluğu nedeniyle ayakları soğuk idi. Biberiye çayı ile bu sorunları çözüldü.


6. Çok yaşlı komşumuzun 2 yıldır geceleri uyuyamama sorunu vardı. Damadı Ankara’da bir devlet hastanesinde beyin cerrahi doçent de çözüm bulamamıştı uyku sorununa. Biberiye çayı içmeye başladıktan sonra gece de gündüz de uyumaya başladı.


7. Yine ayni çok yaşlı komşumuz gut hastalığından da muzdarip idi ve kanında ürik asit yüksek çıkıyordu. Biberiye çayı ile bu sorunu da çözüldü.


8. Kayınpederim boyun kireçlenmesinin sonucunda boynu tamamen hareketsiz duruma geçti. Doktorlar ameliyat yapamayız böyle idare et dediler. Biberiye yağı ile yaptığı masajlar sonucu 1 hafta sonra boynunu hareket ettirmeye başladı.


9. Kızım koşarken çarptığı eli mosmor oldu. Biberiye yağını sürdük, 2 saat sonra morluk geçmeye başladı. Akraba doktora soruyorum söyle morluk normal ne kadar zamanda geçer diye ve 2 günde geçer diyor.


10.Biberiye yağı ecza dolabımızda artık yerini almıştı. Bir yerin mi ağrıyor (örneğin baş ağrısı) sür biberiyeyi en azından geçici olarak ağrı geçsin. Bir yerin kesildi mi, çizildi mi sür biberiye yağını çok süratli olarak iyileşsin. Umarım arkadaşlar için bu bilgiler yararlı olur.

Prof. Dr. Turhan USLU

14 Şubat 2021 Pazar

KOZMOĞRAFYA…!

 



ATATÜRK ve Türkiye’deki ilk Astronomi

(Uzay) Kitabı 



Atatürk’ün isteği ile yazıldı. 

Büyük önderdeki öngörüye bakar mısınız? 

Yıl 1929.. Lise 3 ders kitabı. 

Adı: Kozmografya..

Yazarı: Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar.

Hikayesi ise inanılmaz.... 

“Bu kitabı bulabilmek için uzun zamandır çaba sarf ediyordum. Sonunda bir sahafta buldum. 

Adı Kozmografya. 

Türkiye’deki ilk astronomi kitabı. 

İlk baskısı 1929’da yapıldı.

Benim bulduğum ise 1933 baskısı. Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. 

Bu kitap yazılmadan 8 sene önce Ankara Hükümeti’nin kasasında sadece 48 kuruş vardı. İşgal güçleriyle, fakirlikle, cehaletle ve hastalıkla mücadele ediliyor; savaş sonrası Osmanlı’nın borçları ödeniyor, diğer yandan bilimle sanatla Cumhuriyet inşa ediliyor, fabrikalar yapılıyor, operalar temsil ediliyor, yurt dışına eğitim için öğrenciler gönderiliyor, örnek bir ülke yaratılıyordu. 

O dönem insanlar dünyanın düz olduğunu ya da boğanın boynuzları üzerinde durduğunu düşünüyordu. Astronomi nedir, kimse bilmiyordu. Ama bir kişi bunun önemini biliyordu. Dünyada başka örneği yoktur, bir devlet adamının astronomi kitabı yazdırmasının. 

Evet, Kozmografya, Atatürk’ün isteğiyle Ali Yar Bey’e 1929’da yazdırılmıştır. Gezegenler, mevsimler nasıl oluşur, kara delik nedir, Aristo’dan başlayarak Kopernik’ten Galileo’ya tüm uzmanların düşünceleri, Samanyolu haritasına kadar her şey bu kitaba konulmuştu. 

1933’ten başlayarak tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmuştur ta ki 1979’a kadar. Kitabın yazarı Ali Yar Bey Mektebi Sultani yani Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1912 Temmuz’unda Paris Yüksek Tayyarecilik Mektebi’nden mezun olur ve dünyanın ilk üç uçak mühendisinden biri unvanını elde eder. 

Darülfünun yani İstanbul Üniversitesi’nin o dönem Zeynep Hanım Konağı diye bilinen konakta cebir, astronomi dersleri verir. Atatürk’ün isteğiyle de bu kitabı yazar. Sahaftan gelen tarihi Kozmografya kitabını açtığımda beni bir sürpriz bekliyordu. Kapağın hemen arkasına kime ait olduğunu gösteren bir isim yazılıydı. 1933’te İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda 275 okul numaralı bir kişiye aittir bu kitap; adı Fahrettin Akbulut. 

Kim mi bu kişi? Sonradan önemli bir matematik profesörü olacak Ege Üniversitesi’nde dersler verecek Türkiye’de matematiği gençlere sevdirecektir. Bir gün Fahrettin Akbulut’un çocuğu evdeki kütüphane rafını karıştırır. Kozmografya kitabını görür.... Alır inceler. İçinde gökyüzü haritalarının, teleskopların, gezegenlerin ve kainatın fotoğraflarını görünce astronomiye ilgi duymaya başlar. 

Sonra ne mi olur? California Üniversitesi (Berkeley) Matematik bölümünden mezun olur. Wisconsin Üniversitesi’nde, Michigan State Üniversitesi’nde profesörlüğe kadar yükselir. “Yaşadığımız uzayı tabii Euclid (Öklid) uzayı mı, yoksa onun yalancı kopyası mı?” sorusunun yanıtını arar ve İngiliz Astronomi Profesörü Zeeman’ın 1963’te yaptığı tahmini çözümünü bulmayı başarır. Bu nedenle de birçok ödüle hak kazanmıştır. 

Bunlardan biri de TÜBİTAK Bilim Ödülü’dür. Türkiye’nin yetiştirdiği ve dünyaca tanınan Profesör Dr. Fahrettin Akbulut’un oğlu Prof. Dr. Selman Akbulut matematik ve astronomi alanında yaptığı çalışmalardan ötürü uluslararası ödüllerle taçlandırılır. Baba Fahrettin ve oğlu Selman matematik ve astronomi alanında önemli çalışmalara imza atar. İşte Kozmografya kitabının önemi buradadır. İçindeki 275 okul numaralı lise talebesi Fahrettin’in kitaba karaladığı ismi bizi böylesine bir yolcuğa çıkarıyor. 

Bu kitap, küçük bir çocuğun yani Selman’ın eline geçmesiyle dünyaca tanınan bir bilim insanına dönüşmesine vesile olur. 

Ya bu kitap Atatürk tarafından Ali Yar Bey’e yazdırılmasaydı? Fahrettin Akbulut bu kitabı İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda okumasaydı? Sonrasında oğlu Selman bu kitabı görüp astronomiye heves etmeseydi… İşte Atatürk’ün neden büyük bir insan olduğunun örneği…! 

Atatürk yüzünü bilime dönmüştür. “İstikbal Göklerdedir” demiştir. Belki de en güzeli nüansı yazdırdığı Kozmografya kitabının içindeki Ay fotoğrafındaki kraterlerdir. Neden mi? 1956 senesinde Dr. Hugh Percy Wilkins Ay’daki bir kratere büyük saygı duyduğu Atatürk’ün adını vermiştir. Ay’da bir kratere Atatürk’ün adının verilmiş olduğunu biliyor muydunuz? 

Lütfen bu yazıyı Atatürk’ü anlamayanlara, O’nun kıymetini bilmeyenlere okutun… En azından “En Hakiki Mürşit İlim” ve “İstikbal Göklerdedir” sözlerinin somutlaşmış örneklerini gösterebilmiş olursunuz.”

NASA, 1991 yılında  Mars’ta bulduğu bir kratere SİNOP ismini vermiş. ABD’nin Sinop’ta ki üssü ile keşfedilen bu krater arasındaki,  ilişki  üzerine yazılmış,  Haluk Özdil’in “Seçilmişler” kitabını  okumayı henüz bitirmiştim ki,  Türkiye’nin 2023 Uzay projesi açıklandı….!  Oldukça sürükleyici, inanmakla inanmamak arasında sıkışıp kaldığım    “Seçilmişler” kitabı  gerçekle kurgunun iç içe geçtiği önemli bilgiler veriyor. 

Ve aklıma Atatürk ve Kozmoğrafya kitabı geldi, bu yüzden sizlere bu paylaşımı yaptım.

Başöğretmen Atatürk’ü takibe  geç de olsa tekrar başlamış olmamız ve ANKA projesinin devam ediyor olması  sevindirici doğrusu.

Alıntı