Translate

1 Ağustos 2011 Pazartesi

BOSNALI SALİH EFENDİ

Bosnalı Salih Efendi Konağı, Adanalı iş adamlarımızdan Halil Avcı tarafından, aslına uygun halde restore edilerek "Hotel Bosnalı" butik otel  olarak hizmet sunmaktadır...
01.08.2011
Bosnalı Salih Efendi Konağı eski hali

1865 yılında Mostar'da doğan Salih Bosna Efendi 31 aralık 1940 da beyin kanaması sonucu vefat etmiştir. 75 yıllık ömründe 3 evlilik yapan ve evliliklerinden 12 çocuk sahibi olan Salih Efendi'nin 3 hanımı da boşnak idi. Miçeviç sülasinden gelen Salih Efendi idadi mektepini (bugünün lisesi) bitirdi. Mostar'da hayat süren Salih Efendi , Balkanlar'da yaşanan gergin ortam sebebiyle tüm mal varlığını satıp Türkiye 'ye göç ettiler. Deniz yoluyla ilk önce İskenderiye, ardından Hayfa'ya uğradıktan sonra Türkiye topraklarında Mersin limanına inen Salih efendi'nin yanında biri kız, iki 2 kardeşi ve annesi bulunuyordu. İlk ikamet yerleri Tarsus'tur. Burada bir un fabrikası kurarlar. Ancak o yıllarda yaşanan sel felaketlerin birinde bu fabrikayı kaybederler. Ziyaret ettiği Adana' da bereketli ve verimli toprakları gören Salih efendi, bu ziyaret sonrası Adana'ya taşınmaya karar verir. Karşıyaka'da bütün ovanın kesişen yolları üzerinde bulunan Taşköprü civarında yüzlerce dönüm arsa alır. Un satar, fırın açar ve taşımacılık işiyle uğraşır ve bugün Hiltonsa kurulduğu yerde bulunan un fabrikasını kurar. Daha sonra Kayseri 'den gelen Sabancı ailesiyle tanışırlar.


Bosna'nın BOS' u Sabancı'nın SA'sı alınarak fabrikanın ismine BOSSA adı verilir. Adına yaptırdığı Bosnalı Salih Efendi Cami'nin yanı sıra 2 de mescit yaptırmıştır. Ve bunlara vakıf kurulup daha sonra işletmesi de Vakıflar İdaresi'ne verilir. Yaşadığı dönemde yaptığı iyilikleriyle tanınan Salih Efendi, ölümünün üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen kuşaktan kuşağa aktarılarak Adanalının gönlünde yaşamaktadır.


KIZI MESRURE BABASINI ANLATIYOR
Salih efendi'nin 12 çocuğundan bugün sadece 3 çocuğu Mesrure, Aysel ve Fazıl haytta bulunuyor. 3. hanımı Müşerref hanımın' ın büyük çocuğu Mesrure Pekün hanımefendi babasını anlatıyor: " Babam bozuk bir lisanla konuşmamızı istemezdi. Düzgün konuşmaya özen gösterir. Bizler de bunu harfiyen yerine getirmeye çalışırdık." diye açıkladı.
Mesrure Hanım sözlerine şöyle devam etti; "Babam orta boylu ela gözlü, yakışıklı (gençliğinde güzel Salih diye çağırılırdı) biriydi. Şık ve zarif giyimle dikkat çekerdi. Prensip sahibi eli açık otoriter, merhametli, düzenli ve dakik olan babam her sabah güneş doğmadan önce kalkardı. Randevülerine dikkat ederdi. Sabah namazını hayatı boyunca hiç aksatmadı.Her sabah kalaktığında bizlere (haydi çocuklar kalkın,kısmet dağılıyor) diye seslenirdi. Sabah namazı sonrasında bir saat yürüyüşü ise asla ihmal etmezdi. Yürüyüş sonrası duşunu alır ve işine giderdi. İşe geliş ve gidş saatleri o kadar düzenli idi ki; saatinizi bile yarlayabilirdiniz.Haram ve helale dikkat eden babam, zekatını hiç aksatmadı. (Allah bana haram kuruş yedirmesin) diyen babamın sözleri hala kulağımdadır. Bütün sene un dağıtır, Ramazan ayı boyunca aşevleri kurar ve yoksullara yemek dağıtırdı.ramazan ayında teravih namazları bizm evde kılınır ve babam imam olurdu. Babam için bütün çocuklar kıymetliydi. Lise son sınıfta okurken ikamladersim vardı. İnegöl'den geliyordum. Babam şoföre (dikkatli ol, içeride benim canımın canı var) diye tembih ediyordu. Babamın bu sözleri beni oldukça duygulandırdı. Babam hayatı boyunca 12 çoçuğuna aylık, torunlarına ise o zamanlar cumalık denilen haftalık verirdi. Aile içerisinde çeşitli vesilelerle altın vermeyi yani hediyeleşmeyi çok severdi. Babam tedbiri alan ve takdirinin Allah'a bırakan tevekkül sahibiydi."

Mustafa Kemal Ataürk
ile Celal Bayar Adana' ya geldiklerinde Salih Efendi onları un fabrikasında ağırlar. Yıllar sonra Celal Bayar, Salih Efendi'nin kızı Mesrure hanımı gördüğünde şöyle der; "Salih Efendi vatansever, şahsiyetli bir insandı. Hala o nefis gümüş çay takımından içtiğimiz çayı unutmadım".

Fabrikada un dağıtımı eksiz olmazdı. Günlerden birgün un dağıtımı sonunda bir fakir gelir un ister. Görevliler un kalmadığını belirtir. Fakat fakir insan ısrar edince olayı duyan Salih Efendi görevlilere seslenerek "depoda un var" der. Görevliler ise "nasıl olur az önce baktık, un yoktu " diye cevap verir. Ancak daha sonra depoya bakıldığında bol miktarda un bulunduğu görülür. Bu olaydan sonra bazıları Salih Efendi'nin erdiğini ilan ederler.


Adana'da trahom denilen göz hastalığı vardı, fakirlik de çoktu. Salih Efendi, Abidinpaşa'da bugün Çapar eczanesinin bulunduğu yerde dispanser açtırdı. İstanbul'dan özel doktorlar getirtti. Senelerce trahom mücadelesi yapıldı. Daha sonra Karşıyaka'daki memleket (devlet) hastanesinde göz kliniği açtıran Salih Efendi yıllarca buranın finansmanını sağladı.


Yazının orijinali:http://www.balkanskidom.com/showthread.php?t=3473

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder