O bir deniz subayı idi. Osmanlı sosyetesinin gözdesi ve 1870'i yıllarda hakkında sürekli haberler çıkan bir ünlüydü. Öyle ki, İstanbullu hanımlar onu izletmek için özel hafiyeler bile tutmuşlardı.
Bu yakışıklı deniz subayı Fransız'dı ve mesleği gereği, dünyanın bir çok ülkesini gezdi. Ancak, Türkiye onun için bir başka ülkeydi. Asıl adı Julien Viaud olan yazar ilk kez asteğmen olarak Jean Bart gemisiyle çıktığı uygulama gezisinde Türk topraklarına ayak basar ve 20-25 Şubat 1870 tarihinde İzmir limanına demir atar.
İri yeşil gözlü Çerkez kızı Aziyade'ye öyle aşık olur ki, daha sonra kocasıyla İstanbul'a yerleşecek olan sevgilisini unutamaz. Dünyayı dolaşsa bile İstanbul'daki aşkı onu çeker ve 1877 yılının mart ayında Beyoğlu'nda bir otelde kaldıktan sonra aynı semtim tenha bir yerinde ev tutar. Bu ev Haliç'e bakar. Türkçe dersleri alır ve giderek doğunun yaşam biçimine alışır ve artık bir Türk gibi yaşama adım atar.
Gittiği bir çok ülkenin padişah, kral ve kraliçelerince ağırlanır ve saraylarında konaklar. Gün geçtikçe yazarlık ünü dünyanın her yerine yayılır ve ilk yapıtı Aziyade'yi 1879 yılında çıkartır. Romanı pek ilgi uyandırmaz. Bir yıl sonra La Mariage de Loti ile dünya edebiyatında ilgi görür ve eseri ile ünlenir. Üçüncü romanı Le Romand'un Spahi de Pierre LOTİ imzasını kullanarak eserler vermeye devam eder.
Şu sıralar onun 2000 yılında Cumhuriyet Gazetesinden çıkan "Doğudaki Hayalet" romanını okuyorum. Yazar bu romanında Yaşlı Abeddin'in dört karısından birisi olan 18 yaşındaki Aziyade'ye aşık olur. Onu görmek için 10 yıl sonra tekrar geldiği İstanbul'da sevgilisinin izini sürer. Her şeye razıdır. İster ölüsü, ister canlısını bulmak için çaba harcar ve sonunda aramaları Aziyade'nin Topkapı'daki mezarlığında son bulur.
Renkli kişiliği olan Pierre LOTİ'nin, Türkiye sevdalısı olmasına Türkiye kayıtsız kalmaz ve onun adına Eyüp İlçesinde Haliç'e karşı şehrin ayaklar altında olduğu bir tepeye adı verilir. Pierre Loti Tepesi adını alacak bu tepeye ünlü yazar sevdiğini görmek için zaman zaman gelirdi.
Yaşamış olsaydı, şu günlerde tartışılan Kanal İstanbul ile ilgili neler yazar diye düşünürken, okuduğum kitabından bir bölümü aktarayım, ne diyeceğini tahmin edersiniz.
"Aman Tanrım, yazık her şeyi değiştirmişler, ne benim o çok eski evim ne de çevresindeki öbür iki üç ev yok yerinde! Bu yıkımı hiç tahmin etmemiştim. Yüreğim daha da daralıyor. Türk hayatı yaşadığım günleri kuşatan o çerçeve ve sonsuzluğa dek yok edilmiş. -Bu durum her şeyi geriye, daha silinmiş bir uzaklığa itiyor."
Ertuğrul Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder