“2 Saatlik resim için 20 saat düşünürüm” H.Matis
Resim yapanlar bilir, yeni bir eser yaratmak, ortaya çıkarmak, bir bebeğin doğumu gibi, sancılıdır. Sabahlara kadar tuvalin başında boyalarla uğraşırsın, saatler sonunda yaptıklarını kazırsın, geriye kalan boyalarla sıvanmış bom boş bir tuval, ziyan olan boyalar ve zaman dilimi.
Daha sonra yine bu sancılı saatlere dönersin, yoğun uğraşlar, yine oldu – olmadılar, acaba yine mi kazısam, ne eksik acabalar ve ardından kocaman ağız dolusu bir ooofffffffff…..
Günün birinde güzel eser nihayet çıkar. Beğenirsin, atölyenin en güzel duvarına asarsın, gelir gider bakarsın. Karşısında içilen demli bir çay tüm yorgunluğu giderir… Mutlu olursun..
Birde bunun karşı kaldırımdan, yani sanat izleyicisi tarafından bir görüntüsü vardır. Çektiğin acıları, sancıları, kazıyıp attığın boyaları, akan zamanı bilmez.. İlgilendiği sadece görünendir. Nedir görünen? Belirli bir boyuttaki tuvalin boya ile kaplanmasıdır.
Burada harcanan zaman sadece tuvalin başında geçen zaman süreci değildir. İlk duyduğumda ne anlama geldiğini anlamakta zorlanmıştım. Ne demek yani 2 saatlik resim için 20 saat düşünmek. Düşünmek tamam da, ne, neyi düşünecek.
Zaman geçip de, resim sanatına yıllarını verince anlıyorsun Matis ne demek istemiş.
Resim yapmak için, ilk önce tuvale, boyaya ihtiyaç yok. Sadece gerekli olan “düşünmek” yani beyin de düşünerek resimi yapmak. Beyinin hücrelerinde kompozisyonu kurmak, fırtınayı yakalamak, coşkuda uçmak, hüzünde boğulmak, hepsini beyinde yaşamaktır resim.
Resim beyinde, düşüncelerde yapılır, bitirilir, imza atılır. Zor olan bu kısımdır. Geri kalan yani beyinde olan, yapılan bitirilen çalışma tuvale aktarma kısmı kalır ki, bu bölüm işçiliktir.
Çalışmanın tuvale aktarılan kısmı kısa ise, bilin ki düşünce aşaması çok uzundur, planlama beyinde fırtınalı geçmiştir. Düşünme aşaması tam olmadıysa vay o tuvalin başına gelenler, fırçalara Allah kuvvet versin..
Bir yazar şöyle söylemiş, “Yeni kitabımın ilk cümlesini ve son cümlesini yazdım, eserimi bitirdim. Geri kalan ise teferruattır. Önemli olan ilk cümle ile başlamak ve biten cümleyi bulmak…
Resimde inanın ki böyle, beyinde yapılır, bitirilir, imza atılır derin bir ohhhh çekilir. Daha sonra tuvale aktarma başlar, inanın ki o fırça var ya yağ gibi tuvalde akar, o boyalar bir başka anlamlaşır tuvalde. Yeterli düşünce harcanınca tuvaldeki boyayı kazımıyorsun, boşuna tuval harcamıyorsun ..
Satrancı iyi bilmek lazım..
Şimdi Matis’i daha iyi anlıyorum, 2 saatlik resim için 20 saatlik düşünmenin ne olduğunu.
Sevgiyle kalın…
HİKMET ÇETİNKAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder