Translate

6 Nisan 2019 Cumartesi

Sayın Tunceli Belediye Başkanı FATİH M. MAÇOĞLU'na açık mektup.



Değerli Maçoğlu kardeşim,

2019 Yerel seçimi iki kişiyi öne çıkardı; birisi Fatih Maçoğlu, ötekisi Ekrem İmamoğlu. Türk toplumu ikinizi de çok sevdi, geleceğe yakılan ışık gibi gördü. Eşit bölüşümcü, emeğin gücüne dayanan yönetim biçiminizle Türkiye’mize örnek oldunuz, umut oldunuz.

Artık bezgin olan yüzler gülüyor.

Sizin de iyi bildiğiniz gibi; “Dersim” “Gümüş Kapı” anlamına gelen Farsça bir sözcüktür. Dersim denilen yer yalnızca Tunceli değil, Tunceli, Bingöl ile Elazığ’ı kapsayan bölgeye verilen, başkenti Hozat olan yerdir. Hititler döneminde bu bölgeye “İşuva” denirdi. Bugünkü Tunceli’nin bulunduğu yere de Urartular, “Mameki” derlerdi. Cumhuriyetimizde de bölge üç ile bölündüğünden sizi yaşadığınız ile de “Tunceli” denmiştir. Açıkçası siz Dersim’in değil, Tunceli’nin (Mameki’nin) Belediye başkanısınız.

İlteriş Atatürk, Cumhuriyetimizi “toplumun çıkarlarını” gözeten bir düzen içinde kurmuştur. Ne yazık ki, düzen 1950’den sonra birey ile paranın gücüne dayanan, yoksulun sömürülmesini öngören “bireysel çıkarcılığa” evrilmiştir. Bu da yetmemiş, süre içinde tek erkli, kokuşmuş düzen ülkemize çöreklenmiş, ne tüze-hukuk, ne eşitlik, ne yaşam, ne eğitim, ne bireysel özgürlük güvencesi kalmıştır. Bu durum da, birkaç yıldır, önce tek görüşlü-parti devletine dönüşmüş, bakanlar kurulu-hükümet, kamutay-meclis ortadan kalkmıştır. Günümüzde ise ilkut-devlet ortadan kalkmış, onun yerine ülkemiz bir tek sesin boyunduruğuna girmiştir.

Artık, Atatürk’ün deyişi olan “Cumhuriyet kimsesizlerin, kimsesidir” sözü geçerliliğini yitirmiştir.

Türk sözcüğü Anadolu ekininin-kültürünün biricik kalıtçısı olan ulusa verilen addır. Bu ad, Anadolu’da yaşamış, yaşamakta olan tüm uygarlıklar ile toplumları; Luwi, Hati, Subartu, Urartu, Hitit, Asur, Mitanni, Pontus, Roma, Sümer, Akad, Pers, Gürcü, Azeri, Çerkez, Çeçen, Boşnak, Slav, Oğuz, Türkmen, Arap, Süryani, Arnavut, İlliryalı, Kürt, Ermeni, Rum, Lidyalı, Bitinyalı, Galat, Paflagonyalı, Misyalı ile ötekileri kapsar. Biz bu kaynaşmadan kıvanç duyan bir bütüncül ulusuz.

Türk; biril-bölünmez-üniter devletin toplumuna verilen addır. Sözcük anlamıyla Türk; “benzer geleneklere bağlı olarak örgütlenmiş topluluk” demektir.

Yukarıda sayılan devletler ile soyların hiçbiri ötekine üstün görülemez. Anadolu’da yaşamış olan her uygarlık bizim atalarımızın uygarlığıdır. Ona da “Türk uygarlığı” denir.

Biz, çeşitliliği kaynaşmış bir bütünüz. Ülkemiz bölünmez bir bütündür. Türkiye’de, batılıların dinlere göre ayırarak tanımladığı azınlık, gönüllerimizde yoktur. Türk kavramı ile kapsamını göz ardı ederek, Anadolu’yu soylar ile dinlere göre bölüştürmek; sömürgeci, yayılmacı devletlerin Sevr’de doruklaşan ülküsüdür. Dolayısıyla, “birleşik-federasyon”, Anadoluları, önce soylara göre bölüp, özgürleştirip, sonra da tek çatı altında birleştirmek, ülkemizi yayılmacılara peşkeş çekmektir.

Siz artık tüm Türklerin gönüllerinin başkanı, Türkiye’mizin bir umut ışığısınız. Ne yazık ki, sizi işçiler, emekçiler değil, kentliler ile kent soylular destekliyor, kucaklıyor. Şu anda size duyulan sevgi ile güvenin doruğundasınız. Dorukta kalmak, yeni ereklere geçmek; düşünce ile davranışlarda ölçülü, ülkülü, birleştirici, barışçıl davranmayı; ayrıştırıcı değil, bütünleyici olmayı gerektirir.

Halkımız HDP’yi ayrıştırıcı, ırkçı, bölücü bulduğu için benimsemedi. Sizin için en çekinceli, durum, sizi bu tuzaklara çekerek ortadan kaldırmaktır.

Hiçbir ülke, başka bir devletin düzeniyle başarılı olarak yönetilemez. Her ülke en iyi yönetim biçimini kendi köklerinden alır.

Anadoluluların köklerinde de; birlikte üretip, eşit paylaşmaktır. Biz, sizi bunun için sevdik, destekledik. Şimdi bu ulus sizi; gerek basın yoluyla, gerek ikili görüşmelerle destekleyip seçerek, büyük bir önderlik görevi verdi. Bu görevi üstlenmek çok güçtür. İsteriz ki, sizin eşitlikçi anlayışınız tüm ülkemizi sarsın. Bu yönde atacağınız her doğru, barışçıl adım, ya yaktığınız ışığın gücünü arttıracak; ya da her yanlış, ayrıştırıcılık ışığınızı söndürecektir ki; bu durum da bu ulusun bütün umudunu kıracaktır.

Doruğa çıkmak emek, dorukta kalmak erdem ister, her doruğa çıkan düşmeye adaydır.

Ne olur, bunun bilinciyle ülkünüze doğru, yılmadan yürüyün; ancak tüm ulusu, tüm ülkeyi, tüm ezilmiş toplumumuzu kucaklayarak; ancak Atatürk ilkelerinden ayrılmadan...

Bu uzun, umut dolu yolculuğunuzda size başarılar diliyor, kucaklıyorum.

Esen kalın.

Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN
Jeofizik Yüksek Mühendisi

5 Nisan 2019, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder