İnsan istedikleriyle vardır ve başarabilecekleri en çok istedikleri kadardır.
Yeryüzünde duyarsız, ilgisiz ve isteksiz insanlar için gerçek başarı yoktur. İstemek hayatımızın anahtarıdır. Bizi ufkumuza ve hedefimize ulaştıracak kilidi, istek anahtarı açacaktır. Bu kapıdan sonrada bize teknikler ve stratejiler yol gösterecektir.
“Ben yapamıyorum, değişemiyorum, başaramıyorum” diyen, yapmayı ve başarmayı istemiyordur; bir kısım yolları ve teknikleri öğrenip hafızasının bir köşesine atmakla yetiniyordur.
ÇÖZÜM YOLLARINI BİLMEK, ÇÖZMEYE YETMEZ; ÇÖZÜMÜ İSTEMEK GEREK.
Hedefimizi ve yöntemlerimizi güçlü arzularla yoğurmazsak, çalışmaktan zevk alamayız; uzun soluklu başarı maratonuna tahammül edemeyiz. Arzularımızın şiddeti, gayretlerimizin yoğunluk derecesini belirler. Ne kadar arzularsak o kadar enerjiyi, o kadar gücü, o kadar emeği amacımız uğrunda zevkle feda ederiz. Arzunun kalbimize doğurduğu heyecan, çalışmayı hayatımızın en tatlı meşguliyetine çevirir.
Nasıl büyük dalga ve fırtınalara karşı güçlü olmak lazımsa, başarı yolundaki engelleri aşmak içinde iradeli olmak gerekir. Şiddetli zorlukların bizi vazgeçireceği zaman, arzularımız bizim ellerimizden tutar, yolumuza devam etmemizi sağlar.
Niyet ve isteklerimizde devamlılık şarttır. Sürekli başarmak, sürekli istemeye bağlıdır, kesintiye gelmez.
Büyük istekler büyük başarılar müjdeler.
Küçük arzuyla bir çivi çakabilirken büyük arzuyla gökdelenler yapabiliriz. Büyük eserler üretenlerden olmak istiyorsak o zaman şiddetli istemeliyiz. Rüyalarımıza girecek kadar istemiyorsak, hayallerimizin gerçekleştiğini göremeyiz. Küçük işler için küçük arzular yetebilir. Ama büyük işler için büyük arzular geliştirmeye mecburuz. Arzularımızı düşünmek sayesinde,
çalışmalarımızdan zevk alırız.
Saniyelerimizi değerlendirmenin yolu hayatımızı büyük arzulara adamaktan geçer.
Arzularımız hep büyük olmalı ki biz de büyüyebilelim.
Hayatımızı asıl değiştirecek olan, harekete ve yapmaya dönük isteklerimizdir. Öğrendiklerimizi yaşamak istemezsek, bilgilerimiz hayatımızı değiştirmeye yetmeyecektir. Sadece öğrenmeye odaklanmak, sırtımıza fazladan ağırlık yüklemekten farksızdır. Öğrenme ve bilme mutlaka gereklidir, ama tek başına bir iş görmez.
Öğrenmek için bir kurstan veya konferanstan diğerine koşarız. Tavsiye edilen bir kitap duyduğumuzda hemen satın alırız. Değerli bir bilgiyi hayranlıkla dinleriz ve kavramaya çalışırız. Peki, öğrenme isteği yolunda gösterdiğimiz gayretin ne kadarını öğrendiğimizi uygulayabilmek için gösteriyoruz?
Bildiklerimiz kadar değil, bildiklerimizi yaşadığımız kadar değerli olacağız. Dolayısıyla, öncelikle uygulamaya yönelik istekler belirlememiz gerekiyor. Her şeyin ölümüne çalıştığı yeryüzünde biz tembel oturamayız. Vazgeçmeden, heyecanla ve ısrarla istemeye devam etmeliyiz.
İsteğimiz, muhtaç olduğumuzsa, ruhumuza akan enerji şiddetlenecek, hayatımız hedeflerimize doğru hızla yol alacaktır.
BİLGİYİ İSTEMEK
Bir gün genç bir adam Sokrates’e gelerek; “irfan ve bilgi kazanmak için yüzlerce mil yol yürüdüm. Öğrenmek istiyorum, bu yüzden sana geldim, bana bilgi verir misiniz? ” diye sorar.
Sokrates; “Gel beni izle” der. Genç takipçisi ile birlikte sahile doğru ilerler. Su bellerine gelinceye kadar suyun içinde yürürler. Sonra Sokrates yoldaşını yakalar ve başını suyun dibine batırır. Geç adamın zorlu çabalarına rağmen hoca onu suyun altında tutar.
Nihayet adamın direnme gücü tükenince Sokrates genç adamı sudan çıkarır, öğrenci adayını sahile yatırır ve Pazaryerine döner.
Genç adam gücünü toplar toplamaz Sokrates i bulur, ona kızgınlıkla; “Sen bir öğretmen ve âlimsin. Bana neden bu kadar kötü davrandın?” der.
Sokrates sorar: “Suyun içindeyken her şeyden çok ne istedin?”
“Hava istedim.” Der genç adam. Bunun üzerine Sokrates şöyle der: “Bilgi ve anlayışı hava kadar istediğin zaman, kimseden bunu sana vermesini beklemeyeceksin. Buna her yerde ve her zaman sen sahip olacaksın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder