Translate

1 Mayıs 2019 Çarşamba

O ellerin hikayesi


15. yüzyılın başları, Almanya'nın Martin Luther'in etkisiyle Ortaçağ'ın Katolik karanlığından ve baskısından kurtulmaya çalıştığı zamanlar... Bu zamanlarda Almanya'nın Nürnberg şehrinde bir hikaye başlamakta. Bu hikaye bir tablo ile ölümsüzleşmiş bir çift elin ve iki kardeşin hikayesi. Bu kardeşlerden biri ünlü ressam Albrecht Dürer ve diğeri onun kardeşi madenci Albert.
ALBRECHT VE ALBERT'İN YAZI TURA OYUNU
Nürnberg'de mütavazi bir evde, on sekiz çocuklu bir aile ve günde on sekiz saat çalışan bir baba yaşamakta. On sekiz kardeşten ikisi olan Albrecht ve Albert, sanata meraklı olan iki kardeş. Bu kardeşlerin en büyük hayali ise şehirlerinde bulunan sanat akademisine gitmek. Ancak kardeşler babalarının kendilerini sanat akademesine gönderemeyeceğini iyi bilmektedirler. Bunun için kendi aralarında düşünüp tartışırlar ve bunun sonucunda bir karar alırlar. Yazı tura atmaya karar verirler. Yazı turada kaybeden, maden ocağında çalışacak, kazandığı para ile akademiyi kazanan kardeşinin okuma masraflarını karşılayacaktır. Sonra da akademiyi kazanan kardeş, mezun olduğunda, resimlerini satarak, gerekirse de maden ocağında çalışarak diğer kardeşi okutacaktır.
'BENİM İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ'
Bir gün iki kardeş nefeslerini tutup yazı tura atarlar. Kazanan Albrecht Dürer olur. Bunun sonucunda Albrech sanat akademisine giderken kardeşi Albert ise akademi masraflarını karşılamak için maden ocağında çalışmaya başlar. Albrech akademide hızlı bir başarı göstererek hocaların dikkatini çekmeyi başarır. Daha akedemide öğrenci iken tabloları büyük ilgi görür ve hiç tahmin edemediği fiyatlara satılır. Akademi bittikten sonra Albrech yıllar önceki anlaşmaya sadık kalır ve kardeşine "Ve şimdi, benim fedakar kardeşim Albert, sıra senin. Şimdi Nurnberg'e gidip hayallerini gerçekleştirebilirsin. Masraflarını ben karşılayacağım." der.
Ailenin tüm bireyleri kardeş Albert'in cevabını sabırsızlıkla beklerken Albert hüzünlü bir yüz ifadesi ile sözlerine başlar "Hayır, kardeşim. Nurnberg'e gidemem. Benim için artık çok geç. Dört yıllık maden işçiliği ellerime neler yapmadı ki! Her parmağım en az bir kere ezilip kırıldı. Son zamanlarda, sağ elimde dayanılmaz romatizma ağrıları da başladı. Bir bardağı bile zor tutuyorum. Nasıl olur da karakalem, yağlıboya çalışırım ki? Parmaklarım fırça tutacak inceliği çoktan kaybetti. Hayır, kardeşim, hayır... Benim için artık çok geç." diyerek hüzünlü bakışlar altında konuşmasına son verir.
MADENCİ KARDEŞİN ELLERİ
O günkü yemekten sonra kardeşinin konuşmasından etkilenen Alberech Dürer o ünlü "Eller" adlı karakalem çalışmasını yapar. Çalışmada, madende çalışan kardeşin çatlak, nasırlı ve yamuk yumuk elleri ince ayrıntısına kadar çizer; kardeşinin göğe doğru yönelen madenci ellerine mistik bir hava katar. Hatta resimdeki bu mistik hava nedeniyle insanlar zamanla tablonun adını "Dua Eden Eller" olarak değiştirmiştir.
TABLOYU ÇİZDİREN ŞEY NEYDİ?
İki kardeş ve iki çift elin yaklaşık 500 yıl önce yaşadığı bir hikaye. Madenci kardeşin ellerindeki çatlaklara gömülmüş koskoca bir hayatın ve bir hikayenin resmedilişi. Aslında bundan daha fazlası var bu tabloda. Hayatın ta kendisi, fedakarlık ve insan olmak var o ellerde. O ince, nasırlı ve yamuk ellerde karanlık bir çağın kalıntıları, sömürü ve yoksulluğun acıları var. İşte size, yoksulluğun gölgesinde hayatları belirleyen bir bozuk para ve bunun sonucunda yok olan hayaller ve yok olan hayallerden ortaya çıkan bir tablo. Bu biraz da sanat ve emeğin kaçınılmaz birlikteliği. Daha çok ise sömürü düzenin karanlığı ve bu karanlığın gerisinde bıraktığı trajik bir hikaye. Fakat aradan geçen yüzlerce yılda değişen şeyler sadece hikayenin karakterleri, zamanı ve mekanı. Değişimi getirecek tek şey ise üreten o eller ve yine o eller sayesinde var olan sanatıyla ve diğer tüm dinamikleriyle koskoca bir toplum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder