Translate

1 Ocak 2013 Salı

HEPİMİZ BU ORMANIN ODUNUYUZ


Resim Sanatı İle İlgili Yazdığım Kitap Notlarım
(Bu Kitap Türkiye'de İlk Defa, Kişisel Gelişim ile Sanat Eğitimini Birleştiriyor. Bildiğiniz bir çok şey değişecek. Ezberleriniz bozulacak...)

“Sanatla, resimle ve çizimle ilgili bir kitabın böyle bir ismi olur mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Hiçbir alakası yok gibi geliyor. Bu sözü noterde tasdik ettirirken, noterdeki memur hanım okur okumaz hemen gülümsedi ve “ ben kendimi bir odun olarak görüyordum zaten, şimdi ise bu tasdik oluyor” dedi. Sonra da bana sordu; “ bunu neden yapıyorsunuz” diye. Ben de; “resim çizimiyle ilgili bir kitap yazdığımı ve herkesin yetenekli olduğunu, herkesin resim yapabileceğini” kısaca izah ettim. “Cinsi ne olursa olsun, her odunun yanma ve yontulma yetisi vardır. Bizim de eğitilme ve öğrenme potansiyelimiz vardır” dedim.
Toplum sanat yapanları “özel yetenekli” olarak görür ve onlar gibi olunamayacağını düşünür. Toplum içinde, bu tür görüşü de pekiştirecek kocaman temsilciler ve otorite sözler vardır. O kadar inandırılırsınız ki artık karşı bir şey söylemek şöyle dursun, düşünmeniz bile olanaksızdır. Resim ve müzikle uğraşanları “Allah vergisi özel yetenekli kişiler” olarak görürüz. Çünkü herkes aynı şeyler düşünür, aynı sözleri tekrar ederler. Otorite kişiler öyle söylüyorsa ve herkes aynı şeyi söylüyorsa aksini söyleyen de yok ise, inanmamanız için bir sebep de yok demektir. Artık sorgulamadan inanmanız gerekir.

“BANA BİR HARF ÖĞRETENİN 40 YIL KÖLESİ OLURUM”
Hz. Ali’nin bu sözünü bilmeyenimiz yok gibidir. Öğretmeni, öğretme mesleğini kutsadığı için çok severiz. Bu gibi sözleri olduğu gibi kabul eder ve hiç sorgulamayız. Acaba bu sözü gerçekten Hz. Ali mi söylemiş? Acaba böyle mi söylemiş? Söylemişse ne demek istemiş? Acaba bu sözün ifade ettiği şey doğrumudur? Acaba birine bir şey öğrete bilirmiyiz? Öğretmek var mıdır? Öğrenmek var. Acaba öğrenenler nasıl öğreniyor?
Hz. Ali’nin orijinal sözü ne ulaştım: “Bana bir harf öğreten, beni kendine köle yaptı”

“HİÇ KİMSE, KİMSEYE BİRŞEY ÖĞRETEMEZ; HERKES KENDİSİ ÖĞRENİR”
Bu konuda, ünlü düşünür Mevlana, bakın ne söylüyor: “Benim ilmim muhatabımın anladığı kadardır.” Evet, her şey burada bitiyor; karşımızdakinde.

“DAMLAYAN SUYLA DEĞİRMEN DÖNMEZ”
Sular kesikse zaten dönmez!
Sihirli kelimeye ulaştık:
“İSTEMEK/ARZU ETMEK”.
“İstemek, insan hayatının anahtarıdır.” İstemeyen ve zihnini kapatan insana bilim adamı ne yapsın. Siz istediğiniz yöntemi uygulayın karşınızdaki istemiyorsa, ona kimse etki edemez. Dinliyor görünür ama algılamaz. Bu durumda yapacağınız bir şey yoktur.
“İstemek” de “Gerekçe”ye bağlı. Gerek duymayan insan istemez.
Yani bir insanın içinden gelecek. İşte, tam da bu durumdaki kişilerin durumunu anlatan, çok güzel bir Türk Atasözü var; “Dökme suyla değirmen dönmez” diye. Ben de, bu sözü biraz değiştirdim; “Damlayan suyla değirmen dönmez”

İstemek görüldüğü gibi çok önemli, ama en az onun kadar önemli olan bir şey daha var; İhtiyaç Duymak. 
İhtiyaç yani Gerekçe.

İstemek de Gerekçeye bağlı... Ne kadar gerek duyuyorsak o kadar isteğimiz/arzumuz şiddetleniyor...


Not: Yazım Devam Ediyor...İsmet Çabuk...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder