Resim Sanatı İle İlgili Yazdığım Kitap Notlarım
(Bu Kitap Türkiye'de İlk Defa, Kişisel Gelişim ile Sanat Eğitimini Birleştiriyor. Bildiğiniz bir çok şey değişecek. Ezberleriniz bozulacak...)
(Bu Kitap Türkiye'de İlk Defa, Kişisel Gelişim ile Sanat Eğitimini Birleştiriyor. Bildiğiniz bir çok şey değişecek. Ezberleriniz bozulacak...)
“Sanatla, resimle ve
çizimle ilgili bir kitabın böyle bir ismi olur mu?” dediğinizi duyar
gibiyim. Hiçbir alakası yok gibi geliyor. Bu sözü noterde tasdik ettirirken,
noterdeki memur hanım okur okumaz hemen gülümsedi ve “ ben kendimi bir odun olarak görüyordum zaten, şimdi ise bu tasdik
oluyor” dedi. Sonra da bana sordu; “
bunu neden yapıyorsunuz” diye. Ben de; “resim çizimiyle ilgili bir kitap
yazdığımı ve herkesin yetenekli olduğunu, herkesin resim yapabileceğini”
kısaca izah ettim. “Cinsi ne olursa
olsun, her odunun yanma ve yontulma yetisi vardır. Bizim de eğitilme ve öğrenme
potansiyelimiz vardır” dedim.
Toplum sanat yapanları “özel
yetenekli” olarak görür ve onlar gibi olunamayacağını düşünür. Toplum
içinde, bu tür görüşü de pekiştirecek kocaman temsilciler ve otorite sözler
vardır. O kadar inandırılırsınız ki artık karşı bir şey söylemek şöyle dursun,
düşünmeniz bile olanaksızdır. Resim ve müzikle uğraşanları “Allah vergisi özel yetenekli kişiler” olarak görürüz. Çünkü herkes
aynı şeyler düşünür, aynı sözleri tekrar ederler. Otorite kişiler öyle
söylüyorsa ve herkes aynı şeyi söylüyorsa aksini söyleyen de yok ise,
inanmamanız için bir sebep de yok demektir. Artık sorgulamadan inanmanız
gerekir.
“BANA BİR HARF
ÖĞRETENİN 40 YIL KÖLESİ OLURUM”
Hz. Ali’nin bu
sözünü bilmeyenimiz yok gibidir. Öğretmeni, öğretme mesleğini kutsadığı için
çok severiz. Bu gibi sözleri olduğu gibi kabul eder ve hiç sorgulamayız. Acaba
bu sözü gerçekten Hz. Ali mi söylemiş? Acaba böyle mi söylemiş? Söylemişse ne
demek istemiş? Acaba bu sözün ifade ettiği şey doğrumudur? Acaba birine bir şey
öğrete bilirmiyiz? Öğretmek var mıdır? Öğrenmek var. Acaba öğrenenler nasıl
öğreniyor?
Hz. Ali’nin
orijinal sözü ne ulaştım: “Bana bir harf
öğreten, beni kendine köle yaptı”
“HİÇ KİMSE, KİMSEYE
BİRŞEY ÖĞRETEMEZ; HERKES KENDİSİ ÖĞRENİR”
Bu konuda, ünlü düşünür Mevlana,
bakın ne söylüyor: “Benim ilmim
muhatabımın anladığı kadardır.” Evet, her şey burada bitiyor; karşımızdakinde.
“DAMLAYAN SUYLA
DEĞİRMEN DÖNMEZ”
Sular kesikse zaten dönmez!
Sihirli kelimeye ulaştık:
“İSTEMEK/ARZU
ETMEK”.
“İstemek, insan
hayatının anahtarıdır.” İstemeyen ve zihnini kapatan insana bilim adamı ne
yapsın. Siz istediğiniz yöntemi uygulayın karşınızdaki istemiyorsa, ona kimse
etki edemez. Dinliyor görünür ama algılamaz. Bu durumda yapacağınız bir şey
yoktur.
“İstemek” de “Gerekçe”ye bağlı. Gerek duymayan insan istemez.
Yani bir insanın içinden gelecek. İşte, tam da bu durumdaki
kişilerin durumunu anlatan, çok güzel bir Türk
Atasözü var; “Dökme suyla değirmen
dönmez” diye. Ben de, bu sözü biraz değiştirdim; “Damlayan suyla değirmen dönmez”
İstemek görüldüğü gibi çok önemli, ama en az onun kadar önemli olan bir şey daha var; İhtiyaç Duymak.
İhtiyaç yani Gerekçe.
İstemek de Gerekçeye bağlı... Ne kadar gerek duyuyorsak o kadar isteğimiz/arzumuz şiddetleniyor...
Not: Yazım Devam Ediyor...İsmet Çabuk...
İstemek görüldüğü gibi çok önemli, ama en az onun kadar önemli olan bir şey daha var; İhtiyaç Duymak.
İhtiyaç yani Gerekçe.
İstemek de Gerekçeye bağlı... Ne kadar gerek duyuyorsak o kadar isteğimiz/arzumuz şiddetleniyor...
Not: Yazım Devam Ediyor...İsmet Çabuk...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder