Translate

8 Ocak 2013 Salı

SANAT NEDİR ?

"Standardı olmayan tek şey SANAT'dır." 
                                                                                İsmet ÇABUK

Sanat

Sanat en genel anlamıyla, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır.Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur. Açık olan nokta ise sanatın insanlığın evrensel bir değeri olduğu, kısıtlı veya değişik şekillerde bile olsa her kültürde görüldüğüdür.

Sanat sözcüğü genelde görsel sanatlar anlamında kullanılır. Sözcüğün bugünkü kullanımı, batı kültürünün etkisiyle, İngilizcedeki 'art' sözcüğüne yakın olsa da halk arasında biraz daha geniş anlamda kullanılır. Gerek İngilizce'deki 'art' ('artificial' = yapay), gerek Almanca'daki 'Kunst' ('künstlich' = yapay) gerekse Türkçe'deki Arapça kökenli 'sanat' ('suni' = yapay) sözcükleri içlerinde yapaylığa dair bir anlam barındırır. Sanat, bu geniş anlamından Rönesans zamanında sıyrılmaya başlamış, ancak yakın zamana kadar zanaat ve sanat sözcükleri dönüşümlü olarak kullanılmaya devam etmiştir. Buna ek olarak Sanayi Devrimi sonrasında tasarım ve sanat arasında da bir ayrım doğmuş, 1950 ve 60'larda popüler kültür ve sanat arasında tartışma kaldıran bir üçüncü çizgi çekilmiştir.

Sanatın tanımlanması 

Başat Biçim Görüşü

Clive Bell, 1914 yılında Cezanne'dan etkilenerek yazdığı Sanat ('Art') isimli kitabında sanatın başat biçim ('significant form') olduğunu savunmuştur. Bell'e göre her biçim bu klasmana girmez, çünkü önemli olan çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur. Bu görüş temsilin sanatsal beğeniye etki etmediğini söyler. Sanatı tamamen estetikle bağlantılı olarak tanımlayan bu görüş, 20.yy'da Marcel Duchamp, Andy Warhol, Josef Beuys gibi bildiğimiz anlamda estetik nesneler üretmeyen, görünümden çok kavramlara önem veren sanatçıların eserlerini kapsamadığından, bugün zamanında olduğu kadar etkili değildir.

Sanatın Duyguların Dışavurumu Olduğu Görüşü

R.G. Collingwood, 1938'da basılan Sanatın İlkeleri ('The Principles of Art') isimli kitabında sanatın temel olarak duyguların yaratıcı ifadesi veya dışavurumu olduğunu söylemiştir. Bunun yanında sanat ve zanaat arasında bir ayrım yapmıştır. Buna göre zanaat, malzemenin bir plan doğrultusunda daha önceden tasarlanmış bir son ürüne dönüştürülmesi iken sanatsal aktiviteler, araçlar ve amaçlar arasında, planlama ve uygulama arasında ayrım yapmayı gerektirmez. Bunun yanında bu görüşe göre, sanat herhangi bir duygunun da dışavurumu değildir. Bu duygu, ifade edildiği ana kadar açıklık kazanmamış olup, ifade edilişi onun keşfedilmesine neden olacak bir duygu olmalıdır. Bu aynı zamanda izleyiciyi de araştırmanın içine alır. Bu teori de sanat olarak kabul edilmeyen bazı aktiviteleri (örneğin bir psikoterapi seanslarını) sanattan ayırt edemediği gibi, sanat olarak kabul edilen bazı eserleri (örneğin Rönesans Döneminde, sanatçının duygularını açığa çıkarmak değil, dinsel duygular uyandırmak amacıyla yapılan resimler) kapsamadığı için, yerini değişik kuram aramalarına bırakmış, hatta tüm bu tanımlama çabalarının başarısız olması sanatın tanımının yapılmaya çalışılmasının ne kadar doğru olduğu tartışmalarını başlatmıştır.

Neo-Wittgenstein'cı Görüş

Morris Weitz'ın 1956'da, Wittgenstein'ın görüşlerinden ve şeylerin özünü bulmaya karşı direncinden yola çıkarak ortaya attığı görüştür. Weitz'a göre Fry ve Bell, Tolstoy, Croce, Collingwood gibi kuramcılar, yaptıkları tanımlarda kendi kişisel sanat görüşlerini ifade etmekten öteye gidememişlerdir. Neo-Wittgenstein'cı görüşü özetlemek gerekirse, sanat açık bir kavramdır ve tanımlanamaz. Ancak bu, Weitz'a göre felsefi açıdan bir sorun yaratmamalıdır, çünkü aile benzerliği yöntemi kullanılarak neyin sanat olup olamayacağı konusunda hükümler getirmek olasıdır.

Kurumsal Sanat Görüşü

Kurumsal sanat kuramı, Neo-Wittgenstein'cı görüşünü reddederek sanatın tanımlanabileceğini ileri sürer.Bu fikir George Dickie tarafından ilk olarak 1973'te ortaya atılmıştır.
Dickie'nin ilk tanımı, Arthur Danto'nun da sanat dünyası fikirlerinden etkilenerek aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur:

Sanat eseri: Bilinçli olarak insan elinden veya fikrinden çıkmadır. Belli bir sosyal kurum (sanat dünyası) adına hareket eden kişi veya kişiler tarafından, bazı kısımları hakkında fikir birliğine varılmış olunmalı, beğeni kazanmaya aday olmalıdır.


Kant'a göre; sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel Sanatı ancak deha yaratabilir.

Hegel'e göre; sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. Sanat, insan aklının ürünüdür. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır.

Marks'a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir.

B. Croce; güzelliğin yerine anlatımı öne çıkarır. Sanat, sezginin ve anlatımın birliğidir. Bireysel ve teorik bir etkinliktir. Doğa, sanatçının yorumu ile güzel olabilir.

Alıntıdır...

Sanat nedir, Sanatın tanımı, Sanatın anlamı, sanatın açıklaması

Sanat: Sanat, deha düzeyindeki zekanın, var olana karşı tepkisinin, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştığı bir alandır. Sanatçı, zekası ve sezgileriyle çağının önünde giden insan olduğu için, gerçek sanatın anlayanı azdır. Onu anlamak için çaba gerekir.

Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.

Bugün sanatın "duygusal ve düşünsel etkileme gücü"ne sahip oluşu daha belirleyicidir. Bu anlayışa en uygun tanımı yapan Thomas Munro'ya göre; "sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir." Sanat, güzel ile uğraşır. Güzel göreceli bir kavramdır. Kendi içinde tutarlı bir bütünlüğü taşıyan şey çirkin, acı verici, iğrendirici bile olsa estetik açıdan güzeldir.

Sanat, nesnel ve öznel yaklaşımlara göre farklı açıklanır. Nesnel yaklaşımda sanat, toplumsal etkilerle, öznel yaklaşımda ise salt bir bireysellikle yaratılır.

Alıntıdır...


SANAT VE KÜLTÜR NEDİR?
Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. Geçirilen evrimler, yaşama bakış, alt yapı, her dönemde sanata bakışı da değiştirmiştir.

Ancak değişmeyen bir şey varsa o da sanatın ağırlığı ve kolay olmadığıdır. Popüler kültür ve popüler sanat adında günümüzde çok basit, geçici şeyler sanat olarak verilmekte. Kültür eksikliği nedeniyle ve basit yaşam tarzları ile bu kolayca alınmaktadır

Oysa sanat sezgi ve anlatımın birliğidir. Amaçsızdır sanat.. Tek amaç adı üstünde SANAT’tır, basitlik değil, popülerlik hiç değil.

Sanat toplumların gelişiminde de önemli rol oynar. Bir toplumun dinlediği müzikle toplumsal alanda ne kadar gelişmiş olduğunu görebilir, anlayabiliriz.

Buna bir örnek ATATÜRK’ün şu sözlerinden çok iyi anlaşılmaktadır.

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

“Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

KÜLTÜR

İnsanoğlunun biyolojik olarak değil de sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve maddi olmayan ürünler bütünü diyebiliriz

Toplumumuzda insanlar arasında kültür kelimesi anlam itibariyle okuduğu okul ile özdeş kullanılmaktadır. Oysa okul başka kültür çok başka bir olgudur. Arasındaki farkı görebilmek önemlidir. Bir insanın iyi eğitim görmesi o kişiyi kültürlü yapmaz. Diploma ile kültür arasında uçurum kadar fark vardır.

Kültür izafi bir kavramdır. Aynı ailede yaşayan iki kişi bile farklı yaşam tarzları ve yaşama bakış açısı ile kültürel farklılıklara sahiptir.
Bunun dışında etnik, dini farklılıklarda da kültür farklıdır. Ama insan olarak kültürlü bir yaşam sürmek, kendini geliştirmek için okumak, analiz etmek ve de yargısız olmak gerekir.

Alıntıdır...


Sanatın Tanımı

Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.

Bugün sanatın "duygusal ve düşünsel etkileme gücü"ne sahip oluşu daha belirleyicidir. Bu anlayışa en uygun tanımı yapan Thomas Munro'ya göre; "sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir." Sanat, güzel ile uğraşır. Güzel göreceli bir kavramdır. Kendi içinde tutarlı bir bütünlüğü taşıyan şey çirkin, acı verici, iğrendirici bile olsa estetik açıdan güzeldir.

Sanat, nesnel ve öznel yaklaşımlara göre farklı açıklanır. Nesnel yaklaşımda sanat, toplumsal etkilerle, öznel yaklaşımda ise salt bir bireysellikle yaratılır.

Sanat İçin Ne Dediler
Kant'a göre; sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel Sanatı ancak deha yaratabilir.

Hegel'e göre; sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. Sanat, insan aklının ürünüdür. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır.

Marks'a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir.

B. Croce; güzelliğin yerine anlatımı öne çıkarır. Sanat, sezginin ve anlatımın birliğidir. Bireysel ve teorik bir etkinliktir. Doğa, sanatçının yorumu ile güzel olabilir.

Heinrich Heine; Sanat, tıpkı dünya gibi, başına buyruktur, ve insanın dünyayı kavrayışı durmaksızın değişirken dünyanın her zaman aynı kalması gibi, sanatın da insanların geçici kavramlarından bağımsız kalması gerekir; böylece sanat özellikle ahlaktan bağımsız kalmalıdır çünkü ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni bir din çıkıp eskisini bir yana itse, sürekli olarak değişir.

Ernst Fischer; Çürüyen bir toplumda, sanat, eğer gerçeğe sadık olacaksa, çürümeyi de yansıtmalı. Ve eğer toplumsal işleviyle bağlantısını koparmak istemiyorsa, sanat, dünyanın değişebilir olduğunu da göstermeli. Ve değişmesine yardımcı olmalı.

Schopenhauer; Nesnelerin çekiciliği bize dokunmadıkları ölçüdedir. Hayat hiçbir zaman güzel değildir; güzel olan hayat üzerine yapılmış betimlemelerdir sadece.

Sonuç olarak Sanat, deha düzeyindeki zekanın, var olana karşı tepkisinin, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştığı bir alandır. Sanatçı, zekası ve sezgileriyle çağının önünde giden insan olduğu için, gerçek sanatın anlayanı azdır. Onu anlamak için çaba gerekir.

KAYNAKÇA
Doğan, Mehmet. 100 Soruda Estetik. Gerçek Yayınevi: İstanbul: 1975.
Sena, Cemil Estetik sanat ve Güzelliğin Felsefesi. Remzi Kitabevi.lstanbl11: 1972.
Sözen, Metin; Uğur Tanyeli. sanat Kavram ve Terimler Sözlü Remzi Kitabevi İstanbul: 1986.
Timuçin, Afşar Estetik. 2. Baskı BDS Yayınları. 1993.
 Alıntıdır...

Güzel Sanatlar nedir ?


Güzel Sanatlar
İnsanda heyecan ve hayranlik uyandiran sanatlar. Bu sanatlar marangozluk, demircilik, dülgerlik gibi, el işinden çok, ruh ve duyguyu ilgilendiren sanatlardir.

Güzel sanatlar içine, ortaçağ bilginleri tarafindan on sanat sokulmuştur. Bunlar da: sarf (dilbilgisi), nahiv (sözdizimi), ilmi beyan (güzel konuşma bilimi), belagat (güzel konuşma bilimi), hesap felsefe, musiki, hendese geometri), ilmi heyet (astronomi) idi. Fakat bunlardan çoğu, bilimler arasina girmiş ve güzel sanat olmaktan çikmiştir. 

GÜZEL SANATLARIN ÇEŞITLERI:


1 - Edebiyat: Kelimelerle yapilan bir güzel sanattir. Nazim ve nesir yolundaki bütün eserler bu kola girer.
2 - Resim: Yağli, sulu ya da kuru boyalarla bir zemin üzerine çizgiler çizme ve boyama suretiyle yapilan güzel sanattir. Resim yapan sanatçiya ressam adi verilir.
3 - Heykel: Ya tabiatta var olan ya da hayalde canlandirilan varliklari, taş, çamur, tahta, maden gibi maddeler kullanmak suretiyle üç boyutlu olarak yapma işidir. Heykel yapanlara heykeltiraş adi verilir.
4 - Mimarlik: İnsanlarin estetik zevklerine hitap edecek şekilde yapilar yapmaktir. Tarihî olmak özelliğini kazanmiş yapitlar, tapmaklar. Camiler, saraylar, bir medeniyetin en güzel eserlerini meydana getirirler. Sanatçilarina mimar adi verilir.
5 - Musiki: Sesleri melodi haline getirme sanatidir. Musiki, pek çok bölümlere, ayrilir. Musiki bestecilerine musikişinas denir.
6 - Tiyatro: Bir hikâyenin, sahnede, oyuncular tarafindan canlandirilarak, temsil edilmesi sanatidir. Bugün tiyatro eserleri, sinemalarda, radyolarda, televizyonlarda yer almaktadir. Eseri oynayan sanatçilara aktör, aktris adi verilir.
7 - Dans: Musikiye uyularak yapilan ritmik hareketlerdir. Pek çok çeşitleri vardir.

Bunlarin dişinda olarak, bugün, sinema ve fotoğrafçiliği da güzel sanatlar arasinda sayanlar vardir.



Güzel sanatlar ile ilgili başka bir yazı:


Sanat genel olarak önce iki gruba ayrılır: 
a) Pratik sanatlar / endüstriyel sanatlar (zanaat), 
b) Güzel sanatlar.

Güzel sanatlar deyince aklımıza, insan yaratıcılığı, insanın ilk çağlardan bu yana kendini ifade ettiği, tam yetkinleşemediği dönemlerde, çizgi, boya, kil yoluyla içini döktüğü biçimler, desenler, çeşitli oluşumlar geliyor. Yetkinleştiği dönemlerde ise, örnekler çok çeşitli. Sözgelimi, ünlü Rönesans sanatçıları, yapılar, anıtlar, köprüler, müzeleri dolduran resimler, sonra şiirler ya da Mimar Sinan'ın camileri, çeşmeleri, köprüleri .. Derken günümüzün sanat eserleri, insan aklıyla duygularının estetik beğenisiyle yaratıcı gücünün ortaya koyduğu, bilim ve teknolojinin de en üst seviyelerindeki çağımız sanatçılarının sanat ürünleri : Çağdaş resim, heykel, roman, tiyatro, sinema, çelik ve cam yapılar, incecik kullanım eşyaları, sesin, ışığın, rengin, oyun gücünün birleştiği büyük sahne olayları, türlü tasarımlar.

ACABA GÜZEL SANATLARI NASIL SINIFLANDIRABILIRIZ


Geleneksel ve çağdaş olmak üzere iki biçimde sınıflamak, bize bazı kolaylıklar getirebilir.
Geleneksel sınıflama, güzel sanatları, hitap ettiği duyu organlarına göre sınıflar. Sözgelimi "görsel sanatlar" (plâstik sanatlar), göze ve görmeye dayanan sanatları, resim, heykel, mimari gibi dalları bir grupta topluyor. Fonetik sanatlar, müzik ve türleri ile edebiyatı; ritmik sanatlar ise, hem görme ve hem de hareketle ilgili olan sinema, opera gibi sanatları kapsamaktadır.
Ancak, bu sınıflandırmanın ister istemez dışında kalabilen bazı türler de olabiliyordu. Sözgelimi, karikatür veya seramik gibi. Bu sebeple, daha çağdaş bir sınıflandırmaya gerek duyulmuştur. Bu sınıflama, söz konusu edilen sanat dalının niteliği ve tekniği gözönünde bulundurulmaktadır. Buna göre, şöyle bir sınıflandırma yapılabilir :

Yüzey Sanatları : Tüm iki boyutlu sanat çalışmaları, yani bir eni ve bir boyu olan kâğıt veya tuval üzerine, bir duvar ya da kumaş üzerine uygulanan sanatlardır: Resim ve türleri ( yağlı boya, sulu boya, baskı sanatları, afiş, grafik çizimler ), duvar resmi, minyatür, karikatür, fotoğraf, batik, süsleme vb.
Hacim Sanatları : Üç boyutlu sanat çalışmalarıdır. Sözgelimi heykel, seramik, anıtlar gibi.
Mekân Sanatları : İç ya da dış mekânı içine alan ya da düzenleyen sanat dallarıdır. En başta mimarî olmak üzere (bahçe mimarîsi, peyzaj mimarîsi), çevre düzenlemesi gibi mekâna ilişkin tüm tasarım çalışmaları.
Dil Sanatları : Edebiyat ve yazı türlerini kapsayan sanatlardır: Roman, hikâye, şiir, deneme, tiyatro metni, film senaryosu vb. gibi.
Ses Sanatları : Müzik ve bütün türlerini kapsayan sanatlardır : Halk müzikleri, klâsik müzikler gibi.
Hareket Sanatları : İnsanın, bedeniyle anlatım gücü kazandırdığı sanatlardır: Bale, dans türleri, halk dansları, pandomim vb.
Dramatik Sanatlar : İnsanın, eyleme dönüşmüş ifadelerle kendini veya bir olayı, bir olguyu anlattığı sanatlardır: Tiyatro, opera, müzikal oyun, kukla gibi sahne sanatları, sinema, gölge oyunu gibi türleri buna örnek olarak gösterebiliriz.
Böylece, bütün sanat dallarını içine alan bir sınıflandırma yapmış olduğumuzu söyleyebiliriz.

Görsel Sanatlar nedir ?


Görsel Sanatlar (Plastik Sanatlar) : Çizgi, boya ve hacim veren maddelerle göz duyumuzu algılayan sanatlara denir. Örneğin; resim, heykel, mimari ve fotoğraf sanatı gibi..

Bakınız : Güzel Sanatlar

Görsel sanat, göze hitab eder. İşitsel sanat,kulağa hitab eder. Son olarak dramatik sanat, hem göze hem kulağa hitab eder.
Görsel sanatlar; resim,fotoğraf,mimari ve heykel.
İşitsel sanatlar; şiir,edebiyat ve müziktir.
Dramatik sanatlar; bunların hepsini kapsar. Yani; resim,fotoğref,mimari,heykel,şiir,edebiyat ve müziktir.

GÖRSEL SANAT DALLARI


1 - Resim Sanatı ve alt dalları
Soyut
Natürmort
Figüratif
Nü (Çıplak)
Portre
Slayt
Duvar Boyama ( Graffiti)

2 - Özgün Baskı Sanatı ve alt dalları
Gravür
Serigrafi
Taş Baskı
Ağaç Baskı

3 - Heykel Sanatı ve alt dalları
Rölyef
Büst
Anıt Heykeller

4 - Seramik ve Cam Sanatı

5 - Fotoğrafçılık Sanatı

6 - Grafik Sanatı ve alt dalları
Karikatür
İllustrasyon
Manga
Animasyon
Çizgi Film
Çizgi Roman
Anime
Amblem/logo type
Grafik, Resim, 3d Yazılımları

GÖRSEL SANAT NEDIR


Görsel sanatlar eğitiminin konusu; algılama, düşünme ve bedensel eylemlerin de katıldığı, süreç içerisinde kendini ifade etme şeklidir. Öğrenciler bireysel yeteneklerini, estetik ve eleştirel yönlerini keşfederek, orijinal çözümler bulurlar.
Sanata farklı bir gözle bakarak, kültürler arası farkındalığa duyarlı, özgüven duyguları gelişmiş bireyler olarak yetişirler.

Görsel Sanatlar eğitimi almış bir öğrenci, mezun olurken;
• Özgün düşünme, üretme ve deneme kapasitelerini geliştirmiştir.
• Estetik duygusunun gelişmesiyle, sanat ve tasarımla ilgili olarak bilinçli estetik yargılar üretebilir.
• Sanatsal yaratma hazzını duyar, sanatçıyı takdir eder.
• Görsel sanatlarda kullanılan yöntem ve teknikleri bilir ve kullanır.
• Müzeleri, sanat galeri ve akademilerini gezmiştir.
• Röprodüksiyon çalışması yaparak, sanat akımlarıyla birlikte Türk ve dünya sanatçılarını incelemiştir.

Görsel Sanatlar derslerinde; desen bilgisi ve görsel algılama, resimde şekil ve yüzey, kompozisyon, renk, resim teknikleri verilirken, Teknoloji Tasarımı dersinde ise farklılıkları bulma, hayal kurma, sorgulama, yaratıcı düşünme, akıl yürütme süreçleri vurgulanmaktadır.

Bu çalışmalar sırasında öğrenciler her yaş seviyesine uygun olarak eser incelemesi yapıp, sanatçıları tanırlar.


Bir
 d
üğmeye basit bir dokunuşla, zaman ve mekânı birkaç yüzyıl kısaltabilecek güce erişen insan düşüncesi, yepyeni ve şiddetli korkuları da beraberinde getirdi. Bilim, endüstri, teknik ve politika alanında meydana gelen birbirine bağlı ve sürükleyici gelişmeler, toplumlara özgürlük getirdiği kadar, huzursuzlukları da arttırdı. Özellikle 1945 sonrası, insanların gökyüzüne tırmanışları, yeryüzündeki büyük sermaye hareketleri, insana yakışmayacak katliamlar, endüstriyel ve teknik gelişmeler, şiddetli ve yıpratıcı korkuları da beraberinde getirdi. Bütün bunlar, bugünkü insanın sanata bakış tarzını da biçimlendiren gelişmelerdir.

Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır. İnsan duyarlığının k
armaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar.

Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı" der. İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur. 

Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır. 
Din, felsefe, bilim, sanat ve hatta teknik gibi alanlar, birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar. 
Her sanat eseri, var olan bir şey ile, bir nesne ile ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insan görüntüsüdür. Bir tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir. Bir şiir ya da müzik parçası, ya tabiattan ya da insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır. Sanatçının gördüğü, kavradığı ve gerçeklik olarak belirlediği varlığın bilgisi, sanatın öz konusunu oluşturur.

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/sanat/244461-sanatin-onemi.html#ixzz2HRn6yZy9


Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder