“Iris Van Herpen, Moda Tarihinin En Avangard Tasarımcısı” başlığıyla yayınlanan röportajında tasarımcı, modayla ilişkisini şu şekilde anlatıyor:
“Şahsen ben, modayı birçok insanın gördüğü gibi, sabitlenmiş bir şey olarak görmüyorum. Modayı değişmez bir şey gibi düşünerek kendimi sınırlamak istemiyorum… Daha ziyade onu tam gözlerimizin önünde dönüşen bir şey olarak düşünüyorum. Tasarlamaya başladığımda, nerede biteceğini bilmek istemiyorum. Cevaplayamayacağınız soruların arayışına çıkmak gibi bir şey. Eylemden, ellerin hareketinden gelmeli, kafadan değil.”
Tasarımcının yenilikçi ve kalıpların dışında kalan tasarımında en büyük rol oynayan faktörlerden biri “güzelliğin disiplinlerarası bir yerde” olduğunu düşünmesi. Modayla ilgilenmeye başladığı ilk yerin çocukluğundaki dans deneyimi olduğunu anlatıyor: “Dans aracılığıyla beden ve bedenin mekân ve hareketle olan ilişkisiyle ilgilenmeye başladım. Kıyafetlerde de beni çeken şey bu; benzer bir dönüştürücü güçleri var.” Tasarımcının çocukluğunda dans aracılığıyla keşfettiği bu beden, mekân ve hareket arasındaki ilişki, günümüzde tasarım anlayışının yapı taşlarından biri:
“Biçimin işlevi takip ettiği ifadesine katılmıyorum. Bunun yerine ben bedeni tamamlayan ve dönüştüren, bu yolla duyguyu da dönüştüren biçimler arayışına giriyorum. Beden için ve bedenin içinde sonsuz önem taşıyan hareket, benim işim için de aynı derecede önem taşıyor. "
Iris van Herpen’in bir tasarımcı olarak bıraktığı his, sürekli devinim hâlinde olan tasarımlarının bıraktığı hisse benzer. Güçlü tekniği, çalışmalarının iskeletini oluşturuyor, ancak ilhamı, önüne çıkacak bir sonraki soru işaretini bekliyor. Kendisi de dürüstçe söylüyor: “Önümüzdeki yıllarda ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum, ama zaten bilmek de istemiyorum…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder