Translate

24 Şubat 2020 Pazartesi

KARA DUTUM...

Adı, Mari Gerekmezyan'dı..
Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşlarından biriydi.
Ermeni asıllıydı.
Güzel Sanatlar Akademisi'nde misafir öğrenciydi.
Çok başarıydı..
Okulda bir asistana aşık oldu..
Asistan ünlü bir ressam ve şairdi..
Üstelik de evliydi.
Delice sevdiler birbirlerini..
Dillere düştüler.

Sevdiği adamın büstünü yaptı.
Ünlü ressam da onun portrelerini çizdi.
Günlerce aylarca büyük bir aşk yaşadılar.
Birbirlerine seranat yaptılar.

Mari'nin kaşı kara, gözü kara, bahtı da karaydı.
Ailesi ve Ermeni toplumu onu terketti..
İtinayla yalnızlaştırıldı...

Dönemin basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki Resim Heykel sergilerinde üst üste aldığı ne ödüllerden ne de adından hiç bahsetmediler.
O, buna ragmen sevgilisini hiç terketmedi..
Ta ki hastalanana kadar..
1947 yılında tüberküloza yakalandı.
İstanbul Alman Hastanesi’ne yatırıldı.
Durumu ağırdı.
Antibiotik gerekiyordu.
Ama dünya savaşı yeni bitmişti.
Ülkede ilaç yoktu.
Ünlü ressam sevgilisini kurtarmak için tablolarını sattı.
İlaç için her yolu denedi.
Şiirler karaladı.
Ama olmadı.
Mari Gerekmezyan 1947'nin 12 Ekiminde 37 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Aradan 2 yıl geçmişti.
1949 yılının bir ilkbahar günüydü,
İstanbul Büyük Kulüp'te bir toplantı vardı.
O gece Büyük Kulüp'tekiler özel konuk olan Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler.
Bedri Rahmi ayağa kalktı.
Şiiri okumaya başladı.
Ama gözyaşlarını tutamadı.
Bir yandan mısraları söylüyor, bir yandan sular seller ağlıyordu.
Gözyaşlarına mendil yetmiyordu..

"Karadutum, çatal karam, çingenem..
Nar tanem, nur tanem, bir tanem..
Ağaç isem dalımsın salkım saçak..
Petek isem balımsın ağulum..
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan..
Yoluna bir can koyduğum..
Gökte ararken yerde bulduğum..

Karadutum, çatal karam, çingenem..
Daha nem olacaktın bir tanem..
Gülen ayvam, ağlayan narımsın..
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Sigara paketlerine resmini çizdiğim,
Körpe fidanlara adını yazdığım,
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam.
Sıla kokar, arzu tüter,

Ilgıt ılgıt, buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten top yekun azade..
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar ,göstermelik atlar gibi bedava yaşayan.

Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum
Netmiş, neylemiş, nolmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum
Karam, karam.
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam..
Sensiz bana canım dünya haram."

Bedri Rahmi'nin hemen yanında eşi Eren Eyüboğlu oturuyordu..
Ama hiç tepki vermiyordu..
O da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını biliyordu..

Bedri Rahmi'nin "Karadutum, çatal karam, çingenem" diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan'dı..
Mari öldükten sonra Bedri Rahmi'ye dünya haram olmuştu..
Öyle ki..
Yıkılmışlığını dizelere dökmüştü..
"Türküler bitti,
Halaylar durdu,
Horonlar durdu..
Hüzün geldi başköşeye kuruldu,
Yoruldu yüreğim, yoruldu."
Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında öldü..
Ölene kadar "Canım Cebişim" dediği Mari'yi hiç unutmadı..
Cebiş, Anadolu'da yeni doğan keçi yavrularına denirdi.

Can Dündar

*** Not: İstanbul Büyük Kulüpte yapılan bu şiir gecesinde Bedri Rahmi'nin eşi Eren Hanım toplantıyı terk etmiş, hemen ardından da oğlu Mehmet'i alarak Paris'e yerleşmiş ve Paris'ten Bedri Rahmi'ye bir mektup yazmıştır ve mektubun sonu şöyledir. 

"...... Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın.... Eren"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder